Yandan Yırtmaçlı Çarşaf
Şimdilerde kadına yok 3 çocuk, yok evde otur, çalışma, hamile sokakta gezme, başını kaldırma, nefes alma vs. diyen zihniyet, ilkönce tarihine baksın! Sosyal medyanın, ekonomik özgürlüğün, insan hakları mahkemesinin ve vs. koruyucu yasaların olmadığı o zamanlarda, bundan 300 yıl önce konan yasaklar işlememiş Türk kadınına, siz neden bahsediyorsunuz?
Kadına ilk yasak: Açık saçık gezme yasağı
Gündemdeki hamile kadınların sokakta gezmemesi konusu bana yine tarihin raflarını aralattırdı. Eski zamanda olsa kesin hamile kadınlar sokakta gezmesin diye ferman çıkardı. Neden mi böyle söyledim? Bir zamanlar İstanbul’da açık saçık gezme yasağı olduğunu biliyor muydunuz? 1725 yılı Haziran ayında Lale devrinin veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından konulan bu yasakla birlikte müslüman kadınların gezmelerine de sınır getirilmişti. Ama be olursa olsun bu tür yasaklar İstanbul kadınına sökmemişti.
Lale devrinin şatafatı ile eğlenceler, gezmeler arttığı gibi dedikodular da ayyuka çıkmıştı. Güya kadınlar ortalık yerlerde açık saçık geziniyor ve günah işliyorlardı. Muhaliflerin baskısından çekinen paşa, padişah III. Ahmet’in de onayını alarak İstanbul kadınları için bir ferman çıkardı ve bu fermanı İstanbul kadısına, Yeniçeri ağasına ve Hassa Bostancıbaşına, kolluk ve asayiş kuvvetlerine gönderdi. Fermanda şunlar yazılıydı
“İstanbul memleketimizin yüz akı, dinin emrettiği kurallara göre yaşayan, din büyüklerinin ve edebiyatçıların olduğu bir şehirdir. İstanbul’da yaşayanların kıyafetleri de şeriata uygun şekilde olmalıdır ve bunun denetimi de devletin namusudur. Ancak savaşlar ve seferler nedeniyle devlet bu işlerle pek ilgilenemedi. Bunu fırsat bilen bazı avratlar sokaklarda halkı baştan çıkarmak için süslenmeye başladı. Yeni biçimlerde çeşitli esvaplar(çamaşır) giymeye, Hıristiyan kadınlarını taklit etmeye, başlarına tüllü şapkalar takmaya başladılar. Hatta bu hal ismet sahibi kadınlar arasında da yayılmaya başlamış olup yırtmaçlı çarşaf bile giymeye başladılar. Kocalarını bu kıyafetleri almaya zorladıkları için israf ta artmaya başlamıştır. Zengin kocalar fazla para harcayarak günaha girmektedirler. Parası ve gücü olmayan kocaların karıları da bu kıyafetleri alamadıkları için ayrı yatmaya başlamışlardır.
Bundan sonra kadınlar bir karıştan büyük yakalı ferace(mantoya bezer elbise) ile üç değirmiden(yuvarlak kumaş) fazla yemeni ile sokağa çıkmayacaklardır. Bir parmaktan kalın şerit kullanmak yasaktır.
Bu yasaklara uymayan kadınların sokakta yakaları kesilecek, eşyaları yırtılacaktır. Buna uymayanlar ve direnenler sürgüne gönderilecektir. Aynı şekilde bu tür kıyafetleri için kumaş satanlar, terziler ve şeritçiler de şiddetle cezalandırılacaktır. Bunları gören ve yardım, yataklık edenler de suçlu sayılacaktır.”
Bu fermanın çıkmasıyla İstanbul kadınları inadım inat buna tepki göstermişlerdi. Bugünlerde kadınların tepkisinden daha sert bir şekilde karşılık vermeye başlamışlardı. İstanbul’un bu çetin ceviz kadınları inadına daha da açık giyinmeye başlamışlardı. Tabi ki bu açıklık bikini ya da sutyensiz gezme boyutunda değildi! Devrin eğlence yerleri olan mesire alanlarında(Üsküdar, Kısıklı, Çamlıca, Beykoz sırtları, Tokat bahçesi, Akbaba, Dereseki, Yuşa tepesi vs.) bu kıyafetlerle dolaşan direnişçi kadınlar şarkılar söylüyor, dans ediyorlardı.
Hal böyle olunca bu sefer kadınların bu gibi yerlere girmesi de yasaklandı. Kadınları buralara getirecek olan arabacılara da yasaklama geldi.
Ama bu yasak çok fazla uygulamadı. Zira İstanbul kadınının aklı ve zekası galip gelmişti. Her türlü kılıfına uydurup bu yasakları deldi.
Buna benzer bir yasak ta II. Abdülhamit zamanında gelmiştir. Ancak İstanbul hanımlarının bu özgürlük isteği ve inadı bu yasağı da delmişti. Kağıthane ve Göksu deresindeki sandal sefaları; Kalpakçılarda ve Direklerarası’ndaki eğlenceler İstanbul hanımının zarafetini, güzelliğini teşhir ettiği yerler olmuştur. Her ne kadar yok feracen böyle olacak, eteğin şöyle olacak, yok sürgün cezası, yok hapis, bunlardan hiçbirisi İstanbul kadınını yıldırıp korkutamamıştır. Hatta kadınlar için yapılan şu şarkıyı da yazmadan edemeyeceğim:
Yandan yırtmaç çarşaflar
Görünüyor tombul bacaklar
Kapanın, şeytan postallar
Bayılıyor sizi gören esnaflar